29 Nisan 2010 Perşembe

SADECE İRAN DEĞİL


CEHENNEME GİTME YÖNTEMLERİ'nden



Basit mi anlatılacak olan hikâye?! Belki..
Belki de basitliği gücünü göstermeyişinde..
Olağan birkaç insanın olağan durumları sanki..
Siz, dolaşıyorsunuz.
Onlar, sihirli aynaların önüne geçmiş, duruyorlar.
Onlar, zulmün önüne geçmiş, duruyorlar.
Anlaşan burçlar gibiler!
Ortada bir burç yok!
Ortada yalnızca kaynayan bir kazan su var.
buhardan görüşemiyoruz.
Buhar ve ateş, yolları örtmüş.
Buhar kalınlığı hat safhada!
Buharın cinsiyeti bilinmiyor.
Buhar, şarkı söylemek istiyor.
İçli, yırtıcı şarkılar!.
Tek bir single'ı olsa yetecek adeta..
İki parça yetecek..
Bir gram yetecek..
Tek nefes yetecek..
Bir duble yetecek..
Bunlar yetecek insanları kahraman yapmaya!.
Yaşanılan düzen, yaşatılan düzen yetecek insanları kahraman yapmaya!.
Bir kalkabilsek.. Bir doğrulabilsek.. Kuvvetimiz olsa..
Şiirsel yanımızı da bir kaybedebilsek..
Kahretsin!. Dün gece yatarken çıkarttığım ianançlarımı bulamıyorum.
Nereye koydum gözlüklerimi, saatimi, yalanlarımı, sevinçlerimi?!
Biz üç kişiyiz:
George, Oscar ve Ralph!
Yapışık üçüzleriz.
Toplam bir kişiyiz.
Anlatılacak hikâyeyi bizler toparlıyoruz içinde yer alarak..
Hikâyenin geçmişi, hikâyenin geleceği Türkçe!
Hikâyenin bu noktası, yani bulunulan an, biraz yabancı!
Cennetle cehennem arasında tercih yapamayan, özgür bırakılmış ruh!
Sorumluluk taşımayan bir ruh!
Huyları bilinmeyen bir ruh!
Karaciğer yetmezliği çeken bir ruh!
Doktora gitmeyen bir ruh!
Özel avukatı olmayan bir ruh!
Üç kişiyi kuşatan bir ruh!
George, Oscar ve Ralph!
Korkunç ile gülünç'ü bir araya getiren muazzam çete!
Sahneye çıkmayan komedi üçlüsü!
Korodan kaçan vokalistler: Biz! George, Oscar, Ralph!
İstanbul'un lağım fareleri!
Boş vakitlerini oto hırsızlığıyla değerlendiren,
televizyondaki yarışmalara katılmayan,
nüfus kâğıtlarında henüz resimleri bile olmayan üç adam!
Mahşerin Üç Atlısı!
Hayatın Üç Gladyatörü!
Yeraltı Mitolojisinin Üç Yeni Tanrısı!
Acıyan, acıtan ve acınacak olan..
Biz!
George.. Oscar.. Ve Ralph..
Vasiyetnamelerini imzalamadan ölen üç genç!
Reality Show Artistleri!
Dublörsüz yaşadık!
Dublörsüz öldük!
Hakikiydik.
Hakikatle temas halindeydik.
Maceramız kısadır.
'Devamı Gelecek Sayıda' diyemeden toprakla örtüldük!
Araba süratliydi.
Ön camdan fırlayanı tanıyamadık!
Açılan arka kapıdan düşeni teşhis edemedik!
Çatlak bir kaburga kemiği gibiydik.
Ağrıyan yerimizi gösteremedik!
Biz!
George.. Oscar.. Ve Ralph!
Az önce burdaydık!

küçük İskender



11 Mart 2010 Perşembe

ÖZGÜR ASAN - BİR ŞİİR



Bayrampaşa'da Bir Kavga ya da Niko’dan Eleni’ye Mektup



küçük İskender'e...



O kavgaya mutlaka gitmeliyiz. Döner bıçağı yiyeceğim ben,

çok da istersen küflü hoş bir satır ayarlarız sana da.

Satırı bir spor gazetesinin içinden çıkaracak seninki,

kaç parça koparırsam kârdır diye döner bıçağını öylece

sallayacak şu benim hakkıma düşen.

Felsefeni şöminenin başındaki sehpanın üzerinde,

dergilerini tuvalette bırakarak gelmelisin; gelirken

beraberinde sevgilini de getirmelisin. Sekiz dokuz

kişinin seni aşağı alıp da tekmelemesinden öğrenmeli

seni nasıl terk edeceğini, satırın havaya kaldırılışındaki

rüzgârdan çıkarmalı seni nerenden hangi kıvrımlarla öpeceğini.

O kavgaya mutlaka gitmeliyiz, diyorum, burada anlaşalım!

Mor şarkılarını ve filmlerini de getirme; bırak onlar kendileri

söylenir, bırak onlar kendileri izlenirler bir başlarına.

Dayak atanın ulumaları dayak yiyenin çığlıklarıyla karışsın,

herkesin elleri ve ayakları kopmaya bağlansın şimdi,

Mademki bir şarkı, işte yerde yatıyor;

Mademki bir film, işte şurada sekiz dokuz tane var,

hepsi de Topkapı'dan aldıkları uzun burunlu ayakkabılarıyla

tekmelemeye devam ediyor.

Bedenim gömleği olmuşken zeminin, kendi kanımın sıcaklığında

ısınırken, zorlaya zorlaya açıp gözlerimi sevgilime bakıyorum.

Diyorum ki mutlaka gitmeliyiz o kavgaya, bir sorun çıkarmalı.

Bir göz çıkmalı yuvasından, çıkıp o gürültüde kaybolmalı.

Sol kasığını yalayarak geçmeli o küflü satır, tutup almalısın

satırı onun elinden, derken bir yumruk suratının atlasını dağıtmalı;

zifti henüz dökülmüş yerden, tüm cımbızlar gelse bin asır toplaya-

mamalı –Bak biz bu kavgaya mutlaka gideceğiz, burada anlaşalım!

Sonra paralı tıfıllardan biri çekinerek elini beline atıp

ilk defa doğrultacağı o silahı çıkarmalı –Üstündeyim zeminin, ilikliyor beni

Bak bu kavgada mutlaka öleceğiz, burada anlaşalım!

Ki o tek silah da çıktıysa, Kan’dan başka hiç kimse sağ kalmamalı!

Koskoca bu bütün havanın seccadesi gibi serilmişim yerde dümdüz.

Güç bela kafamı kaldırıyorum biraz, gözlerimde kapalı renkli bir

açıklık oluyor, o aralıktan silinmekle gitmek arası sevgilimi görüyorum yine.

Tinercilerimiz olmalı, diyorum, bizi bıçaklamalılar, bıçaklayıp ırzımızda ip atlamalılar.

Diğer ekip kaç satır önde ya da kaç tekme gerideyiz biz, son yumruğu kim

attı, hangi piçti o? Gözümü gören var mı, işte şu solda beklerdi, o gözümü?

Bu kavgaya gelmekle iyi ettik gülüm, bak onlar için de bir farklılık oldu:

En azından biz giderken dönmeyeceğimizden emindiler, o rahatlıkla

ilk kez ışıkları söndürerek yatabildiler.



Özgür Asan12.09 – suudîbohemian

18 Şubat 2010 Perşembe

GENÇLER AYAKLANMIŞ


Ergenlik çağı çağrıda bulunuyor..

Adamlar kendilerini daha nasıl ifade etsin..


Ne matematik, ne politika..

Tek sıkıntıları var..

Yazık..

ÇR


Çizgi roman okuyun.. Okutun..

Ama Zagor'un Çiko'ya, Tommiks'in kafayı kırmış Kanyakçı'ya, Swing'in Gamlı Baykuş'a, edebi açıdan da Robinson'un Cuma'ya atlama ihtimalini göz ardı etmeden..


Hele Kızılmaske, Reks'e sarkıyorsa işimiz daha zor..

KARİKATÜR DÜNYASI


( Bence ) Aptalca iktidar hırsı nedeniyle içi boşaltılan Lombak dergisinin ardından dürüst mizah yapan Koala dergisi de kapandı.


Meydan Aydın Doğan'ın ramazan bayramında halka dağıttığı, bir zamanların muhalif dergisi Leman'a kaldı. Gençlere, modernizme kapısı sıkı sıkıya kapalı bu dergiye mahkum olmayalım. Bu insanlar zamanında hepimizi kovdu.


Can Barslan'ı, Behiç Pek'i, Bahadır Boysal'ı, Metin Fidan'ı oradan kurtaralım.


Yıllar önce Metin Demirhan'ı mizaha küstüren insanlara paye vermeyelim.

Ah Metin, güzel uyu!

16 Şubat 2010 Salı

BEAT


1950'li yıllarda ortaya çıkan, üsluplarıyla dünya çapında müzikten sinemaya ve edebiyata bütün sanat dallarını etkileyen Beat kuşağı yazarlarının eserleri arka arkaya Türkiye'de de yayımlanmaya başladı İkinci Dünya Savaşı sonrasında 'Amerikan barışı' olarak adlandırılan dönemde filizlenen ve Beat kuşağı olarak anılan edebiyat akımına ait önemli eserlerden bazıları son zamanlarda Türkçe'ye kazandırılarak ya da yeniden yayımlanarak gündeme geliyor. 40'ların sonu ve 50'ler boyunca yaşadıkları toplumun orta sınıf ve popüler kültür değerlerine saldıran, cins, ırk ve sınıf ayrımcılığına karşı duran, hedonist tavırlarıyla dikkat çekerek, yaşadıklarıyla paralel şeyler yazmaya çalışan Beat'ler kendilerinden sonra gelen kuşakları edebiyattan, resme, sinemadan müziğe kadar etkilemeyi başardı. Türkiye'de yaygın olarak tanınmayan Beat kuşağı edebiyatçılarının en önemlilerinden ve hatta kuşağın isim babası olan Jack Kerouac'ın Yolda'sı geçtiğimiz aylarda Ayrıntı Yayınları'ndan tıpkı basımıyla raflardaki yerini almıştı. Geçen hafta ise yine kuşağın simge isimlerinden William Burroughs'un ünlü Çıplak Şölen romanı kitabın 50. yılı şerefine daha önce yayımlanmamış metinlerle zenginleştirilerek Versus Yayınları'ndan çıktı. Beat'lerin başlangıç noktası kabul edilen ve Jack Kerouac ile William Burroughs'un beraber kaleme aldıkları Ve Hipopotamlar Tanklarında Haşlandılar adlı kitap ise yine geçen hafta Sel Yayınları tarafından yayımlanışından yıllar sonra ilk defa Türkçeye kazandırıldı. Beat'lere ait eserlerin Türkçeye kazandırılması, kuşağın edebiyat açısından önemi ve yeniden keşfedilip keşfedilmediklerinin peşine düşerek eleştirmenler ve akademisyenlere sorduk.
Ömer Türkeş (Eleştirmen): Keşke isyankârlıkları örnek olabilse"ÇIPLAK , tıpkı Jack Kerouac'ın Yolda'sı gibi 50. yılında yeniden 'keşfedildi'. Bir hayat tarzının ya da felsefesinin manifestosu olmuş metinlerin artık o tarzlar tedavülden kalkmışken hatırlanmalarının ne edebiyata ne de gündelik hayata etkisi olacağını sanmıyorum. Olsa olsa Beat kuşağını tanımayanlara geçmiş hakkında bir fikir verecek, belli bir yaşın üstündekilerde ise nostalji havası estirecektir. Tıpkı 68 kutlamaları gibi. Beat'leri ve devamı sayılabilecek 68 isyanını önemsemediğimden değil. Tersine; her iki isyancı kuşak da çok önemlidir. Kişisel kurtuluşu, arınmayı ve aydınlanmayı savunan, eski kafalı buldukları topluma ve onun kurumlarına duydukları yabancılığı sergileyen bohem sanatçı grubu, yani Beat kuşağı, günümüzün sistem karşısında teslim bayrağını çekmiş toplumlarına keşke örnek olabilseler."
Hasan Bülent Kahraman (Akademisyen, yazar): Türkiye onları keşfetmeli"BEAT kuşağını, 1968 hareketiyle birlikte düşünmek gerekir. Edebiyatta deneysellikten doğrudan yaşantıya tanıklık etmeye kadar bir dizi alanda Beat kuşağı yazarları büyük katkılar sağladı. Tıpkı sürrealistler gibi onlar da uyuşturucunun, farklı cinsel tercih ve kimliklerin, egzotik dünyaların, farklı coğrafyaların tadını çıkardılar. Büyük arabalar, boydan boya geçilen bir büyük kıta bu edebiyatın eksenini oluştururken benim aralarında en çok önemsediğim Ginsberg ve Ferlinghetti aynı zamanda büyük politik tepkiler gösteren, sonuna kadar politik tercihlerinde direnen insanlardı. Türk edebiyatına gelince iş biraz değişir. Biz yazınsal köklerimiz ve kültürümüz itibariyle sürrealizme o kadar yatkın değiliz. Bu nedenle Beat'lerin Türkiye'ye girişi geç olmuştur. Ben 1970'lerde onlardan ilk kez Salah Birsel'in Shenendoah Kuşları isimli makalesinde söz ettiğini hatırlıyorum. Sonra Ginsberg ve Ferlinghetti kırım kırtık çevrildi. Büyük çeviriler yapılamadı. Beat'lerin Türkiye'de tanınması Burroughs'un romanlarından yapılan filmlerden sonradır. Türkiye Beat kuşağını tanımaya başladı ama henüz keşfetmedi. Bunu bir an önce gerçekleştirmesinde büyük yarar olacağını söyleyeyim."
Sevin Okyay (Eleştirmen): Yasaklar oldukça etkileri sürer"BEAT Kuşağı'nın hiçbir zaman ölmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü kökü isyanda. Başta din olmak üzere kimi alanlarda fanatizmin yükselmesi, belki Beat Kuşağı'na rağbeti arttırmıştır diyorum. En azından, Çıplak Şölen'i bu sefer Algan Sezgintüredi gibi iyi bir çevrimenin kaleminden okuyacağız. Öte yandan, bu kuşak yeniden keşfedilmese bile, kimi insanları etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Popüler kültür çağında, o kültürün karşıtı olan Beat'çilerin de kendine taraftar bulacağından eminim. Bence, tutuculuk kaldıkça, yasaklar kaldıkça Beat Kuşağı'nın etkisi sürecek."